top of page

Mindful Blog

Annenizle veya babanızla olan ilişkinize dair hissettiğiniz duyguları kabul edin. İster öfke, incinme, üzüntü ya da hayal kırıklığı olsun, bu duyguları hissetmenize izin verin ve bunların geçerli olduğunu anlayın.

Mommy issues (Anne sorunları), bir kişinin annesiyle veya başka bir kadın figürüyle olan sağlıksız ilişkisi nedeniyle yetişkinlikte sağlıklı ilişkiler kurma veya sürdürme sorunları yaşadığını ifade eder. Bir çocuğun gelişim yıllarında annesi veya ana bakıcısından aldığı sevgi, rahatlık ve bakım, çocuğun refahı ve gelişimi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Anne-çocuk ilişkisindeki herhangi bir aksaklık veya değişiklik, çocuğun genel refahı ve ilişkileri üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle, anne sorunları yaşayan bir kişi, düşük benlik saygısı, düşük güven seviyesi ve diğer sorunlarla karşılaşabilir.


Anne sorunları, genellikle bir kişinin büyürken annesiyle olan sağlıksız ilişki dinamiklerinden kaynaklanan sorunları ifade eder. Bebekler doğduktan sonra fiziksel ihtiyaçları ve güvenlikleri için başta anneleri olmak üzere ebeveynlerine bağımlıdır. Uzmanlar, annenin rolünü erken çocukluk dönemindeki en önemli güvenilir kaynak olarak görür (Gilligan et al., 2015). Küçük çocukların (3 yaşından küçük) annelerinden ayrılması sosyal-duygusal gelişimde gecikmelere yol açabilir (Li et al., 2020). Bir kişinin annesine bağlanması, kişinin gelişimi, özellikle de sosyal-duygusal gelişimi üzerinde etkilidir. Bu, annelerinin kötü olduğu anlamına gelmez. Ancak annenin eylemleri, kişinin kendisine bakışını etkilemiş olabilir.


Anne çocuk ilişkileri, çocuğun bağlanma güvenliği ve yetişkinlikteki ilişkilerini etkileyebilir. John Bowlby'nin bağlanma teorisi (Walborn, 2014), bebeklerin anneyle duygusal bir bağ kurma ihtiyacına vurgu yapar. Annenin güvensiz, istismarcı veya kaotik bir ilişki yaşaması, bağlanma bozukluğuna yol açabilir. Gizli ensest olarak da bilinen enmeshment, kontrolcü davranış, duygusal istismar, çocuk istismarı, ebeveynleştirme ve narsistik istismar gibi çeşitli ebeveyn-çocuk dinamikleri, çocukların yetişkin olarak bağlanma sorunları geliştirmesine neden olabilir. Bir araştırma, ebeveyn-çocuk ilişkilerinin ergenin öz-değeri ile ilişkili olduğunu ve yüksek öz-değerin daha yüksek yaşam memnuniyeti, mutluluk ve esenlikle ilişkili olduğunu göstermiştir (McAdams et al., 2016). Başka bir çalışma ise doğum izninin uzunluğunun anne-çocuk etkileşimlerinin kalitesiyle ve çocuğun bağlanma güvenliğiyle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur (Plotka et al., 2018).


Sinyaller


"Anne sorunları" terimi gevşek bir şekilde tanımlanır ve çalışmalar özellikle bu kavrama odaklanmasa da, sağlıksız, istismarcı ve ihmalkar anne-çocuk ilişkilerinin yetişkin olarak insanları nasıl etkilediğine dair birçok araştırma vardır. Anne sorunları, basitçe bir kişinin başa çıkmak için geliştirdiği güvensiz bağlanma stillerini tanımlayan bir terim olabilir.

Bağlanma bozukluklarının farklı türleri vardır ve semptomlar ya da davranışlar, annenin özelliklerine, çocuğun deneyimlerine ve çocukluklarında yaşadıkları olayları nasıl içselleştirdiklerine, yorumladıklarına ve hatırladıklarına bağlıdır.


- Kaygılı Bağlanma: Bir çocuğun annesinin ihtiyaçlarına daima yanıt vermediğini öğrenmesiyle gelişebilir. Bu bağlanma stiline sahip bireyler, partnerlerinin kendilerini terk edebileceği endişesiyle karakterize edilen ilişkilere sahip olma eğilimindedir. Güvenilen bir kaynağa ilişkin davranışlar sergileyebilirler, sürekli olarak partnerlerinin uzaklaştığına dair işaretler ararlar ve kendi ihtiyaçlarını başkalarını memnun etme konusunda kaygılanarak bastırırlar (Pellerone et al., 2017).


- Kaçıngan Bağlanma: Bir annenin ihmali veya sert davranması sonucu çocuğun kaçınmacı bir bağlanma geliştirmesine yol açabilir. Bu bağlanma stiline sahip bireyler, çatışma sırasında geri çekilme eğilimindedirler ve duygusal açıdan bağımsız olduklarını ve duygularını veya fikirlerini başkalarıyla paylaşma ihtiyacı hissetmediklerini tanımlarlar (Delgado et al., 2022). Bu bireyler düşük güven seviyelerine sahip olabilir, şefkat göstermekte zorluk yaşayabilir, ilişkileri sürdürmekte zorluk çekebilir ve olumsuz bir benlik imajı geliştirebilirler.


- Kaygılı-Kaçıngan veya Dağınık Bağlanma: Genellikle çocuklukta yaşanan aşırı travma veya ihmal sonucunda ortaya çıkar. Bu bireylerin yetişkin ilişkilerinde öfke ve düşmanlık gibi dışsallaştırıcı davranışlar sergiledikleri görülmüştür.

Erkeklerde Anne Sorunları: Oedipus Kompleksi teorisiyle açıklanabilir. Bu teori, erkek çocukların annelerine karşı bilinçdışı bir arzu geliştirdiğini ve babayı annenin sevgisi için bir rakip olarak gördüğünü öne sürer. Fallik evrede, çocuk bu sorunu çözemeyebilir ve annelerine sağlıksız bir şekilde bağlanabilir veya karşı cinsten ebeveynlerine benzeyen partnerler seçebilir, bu da ilişkilerde sorunlara yol açabilir (Lantz et al., 2022).

Kadınlarda ise anne sorunları farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Kadınlarda ilişkilerde onaylanma ihtiyacı daha yaygınken, ilişkileri ikincil olarak görmek erkeklerde daha yaygın bir eğilimdir.


Mommy Issues vs. Daddy Issues


Anne ve baba sorunlarının her ikisi de bakıcılarınızla olan bağlanma sorunlarından kaynaklanır. Anne sorunlarınız varsa, bunlar annenizle çocuklukta oluşan güvensiz bağlanma nedeniyle yaşayabileceğiniz psikolojik sorunlardır.

Baba sorunları ise babanızla çocuklukta başlayan güvensiz bağlanmadan kaynaklanır. Hem anne hem de baba sorunları yetişkinlikte güven, güvensizlik ve özsaygı ile ilgili sorunlara neden olabilir. Bir araştırmada baba-çocuk ilişkisinin bir kişinin davranışsal başa çıkma tarzını etkilediğini ortaya koymuştur. Baba, alkol veya sigara gibi duygusal başa çıkma yöntemlerini çocuğuna aktarabilirken, anne bu konuda daha az etkiye sahiptir. Aynı araştırma, bir kişinin annesiyle olan ilişkisinin duygusal deneyimlerini etkilediğini göstermiştir. Bir çocuk, annesiyle olan bağını içsel çalışma modeline dahil eder ve dünyayı nasıl gördüğünü ve keşfettiğini belirler. Bu bulgular, anne ve babanın çocuklar üzerindeki rolünün farklı olduğunu göstermektedir (Tao et al., 2020).


Daddy Issues 'Baba sorunları' terimi, bir kişinin babasıyla veya baba figürüyle eksik, istismarcı veya sorunlu bir ilişkinin sonucu olarak yaşayabileceği psikolojik sorunlara atıfta bulunur. Bu terim klinik veya tıbbi bir terim değildir ve psikologlar veya psikiyatristler tarafından resmi olarak tanınmamaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM-5-TR el kitabında bu terime rastlamak mümkün değildir ve kökeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak genel olarak, bu ifade romantik ilişkilerde bağlanma sorunları veya çözülmemiş travmaları olan kişiler için kullanılan bir terim haline gelmiştir. Özellikle Freudyen psikoloji bağlamında uzun yıllardır kullanılan bu terim, romantik ilişkilerde yaşlı erkekleri arama, erkeklere güvenmekte zorluk çekme, düşük öz saygı ve bir dizi diğer duygusal ve psikolojik sorunu tanımlamak için kullanılmıştır. "Baba sorunları" terimi, genellikle kadınları tanımlamak için aşağılayıcı bir şekilde kullanılmıştır, ancak bu terim aslında bağlanma sorunlarına işaret ettiği için herkesi etkileyebilir. Kadınları utandırmak ve ilişkilerdeki ihtiyaçlarını ve arzularını bastırmak için bu terim kullanılır. "Baba sorunları" olan kişiler, geçmişteki ilişkileri nedeniyle flört ve kişiler arası ilişkilerde zorluk yaşayabilirler. Bu terim genellikle karmaşık ve işlevsiz ilişkilere sahip olan erkek karakterlerle ilişkilendirilir. "Baba sorunları" terimini yanlış kullanmak, insanları gerçek duygusal mücadeleler için yardım aramaktan caydırabilir. Uzmanlar, güçlü bir baba-çocuk bağı eksikliğinin, yetişkinlikte başkalarının onayını aramaya yol açabileceğini belirtiyorlar. Ayrıca, partneri idealize etme eğilimlerinin, özellikle güçlü ve koruyucu görünen erkeklere ilgi duymakla ilişkilendirildiği ifade ediliyor. Kişinin çocukluk baKişinin çocukluk bağlarından kaynaklanan ilişki dinamiklerini tekrar yaşayabileceği ve duygusal olarak ulaşılamayan partnerler arayabileceği vurgulanıyor. Kıskançlık da bir bağlanma sorunu belirtisi olarak görülüyor. Bağlanma sorunlarının olabileceğini varsaymak için, babayla karmaşık bir ilişki veya istismar geçmişi gibi faktörlerin varlığı da dikkate alınıyor. "Baba sorunları" ilişkileri çeşitli şekillerde etkileyebilir. Araştırmalar, zayıf bir baba ilişkisinin depresyon, anksiyete ve düşük öz saygı gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilebileceğini göstermektedir. Bu bağlanma sorunları da ilişkileri istikrarsız ve güvenilmeyen hale getirebilir. Reddedilme korkusu, sürekli onay arayışı ve duygusal bağımlılık gibi sorunlar da ortaya çıkabilir. Baba sorunları, seks ve ilişki türünüzü de etkileyebilir. Örneğin, babası olmayan veya ilgisiz büyüyen kişilerin riskli cinsel davranışları deneyimleme olasılıklarının daha yüksek olduğu iddia edilmektedir. Yine, duygusal olarak uzak babalarla büyüyen erkeklerin yetişkinlikte özgüven eksikliği ve bir baba figürü arayışı yaşadığı bulunmuştur. Baba sorunları her zaman seksle ilgili problemlere yol açmayabilir, ancak geçmişin bugünü nasıl etkilediğini anlamak önemlidir.


Referanslar

Delgado, E., Serna, C., Martínez, I., & Cruise, E. (2022). Parental Attachment and Peer Relationships in Adolescence: A Systematic Review. International journal of environmental research and public health, 19(3), 1064. https://doi.org/10.3390/ijerph19031064 Gilligan, M., Suitor, J. J., & Pillemer, K. (2015). Estrangement Between Mothers and Adult Children: The Role of Norms and Values. Journal of Marriage and Family, 77(4), 908– 920. doi:10.1111/jomf.12207 Lantz, S. E., & Ray, S. (2022). Freud Developmental Theory. In StatPearls. StatPearls Publishing. M. Li, X. Duan, H. Shi, Y. Dou, C. Tan, C. Zhao, X. Huang, X. Wang, J. Zhang, Early maternal separation and development of left-behind children under 3 years of age in rural China, Children and Youth Services Review (2020), doi: https://doi.org/10.1016/j.childyouth.2020.105803 McAdams, T. A., Rijsdijk, F. V., Narusyte, J., Ganiban, J. M., Reiss, D., Spotts, E., … Eley, T. C. (2016). Associations between the parent-child relationship and adolescent self-worth: a genetically informed study of twin parents and their adolescent children. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 58(1), 46–54. doi:10.1111/jcpp.1260010.1111/jcpp.12600 Pellerone, Monica & Tomasello, G. & Migliorisi, S.. (2017). Relationship between parenting, alexithymia and adult attachment styles: A cross-sectional study on a group of adolescents and young adults. Clinical Neuropsychiatry. 14. 125-134. Plotka, R., Busch-Rossnagel, N.A. The role of length of maternity leave in supporting mother– child interactions and attachment security among American mothers and their infants. ICEP 12, 2 (2018). https://doi.org/10.1186/s40723-018-0041-6 Tao, Y., Bi, X.-Y., & Deng, M. (2020). The Impact of Parent–Child Attachment on Self-Injury Behavior: Negative Emotion and Emotional Coping Style as Serial Mediators. Frontiers in Psychology, 11. doi:10.3389/fpsyg.2020.01477 Walborn, Frederick (2014). Religion in Personality Theory || John Bowlby. , (), 325–343. doi:10.1016/b978-0-12-407864-2.00015-1


Psikolog Aleyna Åžahin

 
 
 

İnsanların hayatlarında sürekli olarak yardıma ihtiyaç duyan kişileri çekme eğilimi, bilinçdışı dürtülerin ve iç çatışmaların bir sonucu olabilir. Bu eğilimin altında yatan bazı dinamikleri şu şekilde açıklayabiliriz:


Psikanalitik kurama göre, insanlar içsel çatışmalarla ve bilinçdışı dürtülerle başa çıkma eğilimindedir. Yardıma ihtiyaç duyan kişileri hayatımıza çekme eğilimi, kişinin kendi içsel çatışmalarını ve savunma mekanizmalarını dışa yansıtma şeklidir. Örneğin, kendi zayıflıklarımızı veya yetersizliklerimizi başkalarında görerek, onlara yardım etme arzusuyla kendimizi tatmin etmeye çalışabiliriz.


Yardıma ihtiyaç duyan kişileri hayatımıza çekme eğilimi, içsel bir empati ve kendini tanıma ihtiyacından kaynaklanabilir. Bu tür kişilerin yardımına koşmak, kendi empati becerilerimizi kullanma ve başkalarının duygusal ihtiyaçlarına karşılık verme arzusunu tatmin etme çabası olabilir.


Yardıma ihtiyaç duyan kişileri hayatımıza çekme eğilimi, kendi yetersizliklerimizi veya başarısızlıklarımızı telafi etme arayışıyla ilişkili olabilir. Başkalarına yardım etmek, kendimizi daha değerli ve etkili hissetmemizi sağlayabilir ve içsel bir tatmini temsil edebilir.


Yardım ederek veya başkalarına destek olarak, kendimizi değerli ve kabul edilmiş hissetme ihtiyacını karşılamaya çalışabiliriz. Yardıma ihtiyaç duyan kişilere yönelmek, kendi değerimizi ve önemimizi kanıtlama çabası olabilir.


Bu dinamikler, psikanalitik kuramın bakış açısından yardıma ihtiyaç duyan kişileri hayatımıza çekme eğilimini açıklayan faktörlerdir. Ancak, her bireyin bu eğilimlerde farklılıklar gösterebileceğini ve kişisel deneyimlerin bu eğilimler üzerinde etkili olduğunu unutmamak önemlidir.


Yardıma ihtiyaç duyan kişilerle ilişki yaşamanın psikolojik sebepleri çok çeşitli olabilir. Bu ilişkilerin altında yatan psikolojik sebepleri anlamak için bazı faktörleri göz önünde bulundurabiliriz.

Birinci faktör, empati ve yardım etme ihtiyacıdır. Bazı insanlar doğası gereği empatik ve yardımseverdir. Yardıma ihtiyaç duyan kişilerle ilişki kurmak, empati yeteneklerini kullanma ve başkalarına destek olma ihtiyacını tatmin etme çabası olabilir.


İkinci faktör, kendi deneyimlerimizden öğrenme arzusudur. Birçok insan, kendi yaşantılarından kaynaklanan zorlukları aşmak ve büyümek için başkalarının deneyimlerinden ve desteklerinden yararlanmayı tercih eder. Yardıma ihtiyaç duyan kişilerle ilişki, kendi kişisel gelişimimize katkı sağlamak ve kendi zorluklarımızla başa çıkmak için bir öğrenme ve büyüme fırsatı olarak görülebilir.


Üçüncü faktör, kişisel değer ve önem arayışıdır. Yardıma ihtiyaç duyan kişilerle ilişki kurarak, kendimizi değerli ve önemli hissedebiliriz. Başkalarına destek olmak, kendi öz değerimizi kanıtlama ve kabul görme ihtiyacını tatmin etme çabası olabilir.


Son olarak, bazı insanlar kendilerini başkalarının sorunlarına odaklayarak kendi sorunlarından kaçabilirler. Yardıma ihtiyaç duyan kişilerle ilişki yaşamak, kendi içsel zorluklarımızla yüzleşmek yerine başkalarının sorunlarına odaklanmayı tercih etme eğilimini yansıtabilir.


Yardıma ihtiyaç duyan kişilerle ilişki yaşamanın psikolojik sebepleri karmaşık olabilir ve her birey için farklılık gösterebilir. Bu sebeplerin farkında olmak, kendi motivasyonlarımızı ve ihtiyaçlarımızı anlamamıza yardımcı olabilir. Ancak, ilişkilerimizi sağlıklı ve dengeli tutmak için kendi sınırlarımızı ve kişisel bakımımızı göz önünde bulundurmayı unutmamak önemlidir.

 
 
 

İşlerini hep son dakikaya bırakıp sonra erteliyorsan bu yazıyı mutlaka oku, erteleme :)


Sigmund Freud'un erteleme davranışıyla ilgili görüşleri, psikanaliz teorisi temelinde şekillenmiştir. Freud, erteleme davranışının altında bazı psikodinamik faktörlerin etkili olduğunu öne sürmüştür.


Freud'a göre, erteleme davranışı bilinçdışı dürtülerin ve iç çatışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. İnsanın içinde bulunduğu durum veya görev, bilinçdışı arzuları veya endişeleri tetikleyebilir ve bu da erteleme davranışına yol açabilir. İşte bazı olası nedenler:


1. Zevk İlkesi: Freud'a göre, insanlar hoşa giden veya zevk veren şeyleri tercih etme eğilimindedir. Erteleme davranışı, anlık zevki tatmin etme arzusuyla ilişkilendirilebilir. Örneğin, bir görev yerine keyifli bir etkinlik yapmayı tercih etmek, erteleme davranışına neden olabilir.


2. İç Çatışmalar: İçsel çatışmalar ve bilinçdışı dürtüler, erteleme davranışının temelinde rol oynayabilir. Örneğin, başarısızlık veya eleştirilme korkusu gibi kaygılar, bir görevi ertelemeye yol açabilir.


3. Savunma Mekanizmaları: Freud'a göre, erteleme davranışı, bazı savunma mekanizmalarının bir sonucu olabilir. Örneğin, erteleyerek zaman kazanmak, kaygıyı azaltma veya gerçekle yüzleşmekten kaçınma amacı taşıyabilir.


4. Bilinçdışı Direnç: Freud'un psikanalitik teorisine göre, bilinçdışı dürtüler ve içsel çatışmalar, kişinin kendini ifade etmekten veya başarıya ulaşmaktan kaçınmasına neden olabilir. Ertelenen görevler veya hedefler, bu bilinçdışı direncin bir yansıması olabilir.


Freud'un bu görüşleri, erteleme davranışının psikolojik ve bilinçdışı faktörlerle ilişkili olduğunu vurgular. Bununla birlikte, erteleme davranışı karmaşık bir konudur ve farklı bireyler arasında değişebilir. Psikolojik danışmanlık veya terapi gibi destek kaynakları, erteleme davranışıyla başa çıkmak için etkili stratejiler geliştirmede yardımcı olabilir.


Psikanalitik kuramın perspektifinden erteleme davranışını önlemek için aşağıdaki stratejileri uygulayabilirsiniz:

1. Farkındalık Geliştirmek: Kendi düşüncelerinizi, duygularınızı ve iç çatışmalarınızı anlamaya yönelik farkındalık geliştirmek önemlidir. Erteleme davranışının altında yatan bilinçdışı dürtüleri ve endişeleri keşfetmek için kendinizi daha derinlemesine anlamaya çalışın.


2. Savunma Mekanizmalarını Keşfetmek: Psikanalitik kuram, savunma mekanizmalarının bilinçdışı dürtülerle başa çıkmak için kullanıldığını vurgular. Kendi savunma mekanizmalarınızı tanıyarak ve anlayarak erteleme davranışınızın altında yatan gerçek endişeleri ve çatışmaları keşfedin.


3. İçsel Keşif: Psikanalitik terapi, bireyin içsel dünyasını keşfetmek ve geçmiş yaşantıları, ilişkileri ve deneyimleriyle bağlantı kurmayı hedefler. Kendi geçmiş deneyimlerinizi ve ilişkilerinizi gözden geçirerek, erteleme davranışının kökenlerini anlamaya çalışabilirsiniz.


4. Dirençleri İncelemek: Psikanalitik kurama göre, dirençler, değişim ve ilerleme engelleyen bilinçdışı güçlerdir. Kendi dirençlerinizi inceleyerek, erteleme davranışının arkasında yatan engelleri ve korkuları tanımlayabilir ve bunlarla başa çıkmanın yollarını arayabilirsiniz.


5. İlişkileri İncelemek: Psikanalitik kuram, bireyin içsel dünyasının sosyal ve ilişkisel faktörlerle etkileşim halinde olduğunu vurgular. Geçmiş veya mevcut ilişkilerinizdeki dinamikleri gözden geçirerek, erteleme davranışının ilişkisel bağlamlarda nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışın.


6. Kendini Kabul Etme ve İfade Etme: Psikanalitik terapi, bireyin kendini kabul etme, içsel duygularını ifade etme ve kendi kendini keşfetme sürecini vurgular. Kendi duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı anlamaya çalışarak, erteleme davranışını önlemek için kendinizi ifade etme becerilerinizi güçlendirebilirsiniz.


Bu stratejiler, psikanalitik kurama dayanarak erteleme davranışıyla başa çıkmak için kullanılabilecek yöntemlerdir. Ancak, her birey farklıdır ve terapi veya psikolojik destek almak bu süreçte yardımcı olabilir. Bir uzmana başvurarak bireysel durumunuz için en uygun yaklaşımı belirlemeniz önemlidir.

 
 
 
bottom of page